Mezopotamya’nın kalbi olan medeniyetler
beşiği Diyarbakır’da bu haftaki durağımız,
cennet bahçelerinin yeryüzündeki yansıması
olan ve gören herkesi kendine hayran
bırakan Hevsel Bahçeleri ya da eski adıyla
Esfel Bahçeleri. Kollektif ismi böyleyken yöre
halkının ağzında burada 200 den fazla irili
ufaklı bahçe isimi sayılmaktadır.
Yeryüzünde nice höyükler, yani ilk yerleşim
yerleri vardır. Tarihleri çok eskilere dayanarak
bizleri hayrete düşüren ve bu höyüklerde
yaşam bir tarihte başlamış sonra ya tek
seferde ya da birkaç aksamadan sonra oradaki
hayat tamamen son bulmuş olup, şuan yerlerinde
yeller esmektedir.Gel gelelim
Diyarbakır’ımızda köklü tarihiyle tüm dikkatleri
üstüne çeken Amida Höyüğüne.
Virantepe, Nazlıtepe ya da Hemedeg’de bu
yerleşim yerinin geçmişte kullanılan isimleri
arasında yerini almaktadır. Burayı dünyadaki
diğer yerleşim yerlerinden ayıran en önemli
özelliklerinden biri de kurulduğu ilk andan
şimdiye kadar yaşamın hiç sekteye uğramadan
kesintisiz bir şekilde günümüze ulaşmış olmasıdır.
1961 yılındaki yüzey araştırmalarında 6
bin yıllık olduğu anlaşılsa da kesin tarihini
bilmek için arkeolojik kazıların bitmesi gerekiyor.
Bilimsel tahminler buranın 12 bin yıl
kadar eskiye dayandığını bildiriyor.
Şehir merkezinin ilk kurulduğu bu yerin
Hevsel’in hemen yanı başında olduğunu hatırlatmakta
fayda var. Ayrıca Amida höyüğün
tarihi bu kadar eskilere gidiyorken burada
yaşayan yerli halkın da Hevsel’i tarım amaçlı
kullanmış olması pek muhtemel. Zira Hevsel
Bahçeleri yeryüzünde 8 bin yıldır tarımın
kesintisiz bir şekilde işlendiği tek yerdir.
Kendine has çok sayıda meyve türüne ev
sahipliği yapmaktadır. Dillerde her ne kadar
Diyarbakır Karpuzu nam salsa da aslında
Hevsel’de 14 çeşit karpuz ve 16 çeşit kavun
yetişmektedir. Kara hübür, erik, kayısı, marul
ve birçok yeşillik çeşidinin yanı sıra, eskilerin
deyimiyle insan başı kadar şeftali, elma,
armut hatta olmazsa olmaz meşhur Diyarbekir
Gülleri ve daha sayısız envai çeşit ürün.
Burada yetişen meyvelerin lezzetinin namı o
kadar yayılmış ki diyardan diyara, bu meyveler
dünyanın birçok yerinde saraylara, krallara,
sultanlara ve hatırı sayılır devlet erkanlarına
ikram edilirmiş.
Tabii Hevsel denince akla gelen tek şey
meyve ürünleri olmamalıdır. ‘Doğunun kuş
cenneti’ olarak da anılmıştır Hevsel. Bu ünvanı
hâlâ da layığıyla taşımaya devam etmektedir.
Dicle Üniversitesinin yayınladığı bilimsel
verilerde; Anadolu’da yaşayan toplam 500 kuş
türü varken bunların 280 türünün Diyarbakır
il sınırları içinde yaşadığı ve bu türlerin büyük
çoğunluğunun da Cennet bahçeleri olan
Hevsel’de yaşadığı ispatlanmıştır. Bunlara
şöyle kısaca değinebiliriz: Kum kırlangıçları,
küçük akbalıkçıl, tarla çitnesi ya da tarla
kirazkuşu, saksağan, yalıçapkını, kızılşahin,
kukumav ve hatta Dicle Martıları da bu listedeki
yerlerini almaktadır. Bu bağlamda Hevsel
için ‘önemli kuş alanı’ demek pek yanlış durmamakta
ve bu şekilde de tescillenmesini
beklemekteyiz.
Ayrıca kuş türlerinin yanı sıra kızıltilki, su
samuru, sansar ve kertenkele, yılan gibi
sürüngenler de burada yaşamaktadır. Dünya
da sadece Dicle ve Fırat nehirlerinin çevresinde
yaşayan bu bağlamda önemli bir kaplumbağa
türü olan Fırat kaplumbağası da bu bahçedeki
yerini almıştır. Kralların mesire bahçeleri,
yahudilere göre Aden Cenneti olan
Hevsel Bahçelerinde bugün sıklıkla kavak
ağaçları görmek bizi derinden üzüyor.
Umarım gelecekte daha bilinçli ve Hevsel’e
yakışan tarımın yapıldığı günleri de görürüz.