Ajans News Haber

Türkiye’de Barış Mı Geliyor? Bahçeli, Öcalan ve PKK Gündemi
84 Okundu
04 Mart 2025 - 14:34

Devlet Bahçeli’nin PKK lideri Abdullah Öcalan’a yönelik barış çağrısı, ardından Öcalan’ın PKK’ya silah bırakma ve kendini feshetme çağrısı yapması ve PKK’nın bu çağrıya olumlu yanıt vermesi, Türkiye’nin siyasi tarihinde önemli bir dönüm noktası olarak değerlendirilebilir. Bu süreci anlamak için hem Bahçeli’nin siyasi çizgisini hem de Türkiye’nin iç ve dış dinamiklerini göz önünde bulundurmak gerekir.

Bahçeli’nin Çağrısının Arka Planı

Devlet Bahçeli, Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) lideri olarak uzun yıllardır Türk milliyetçiliği ve devletçi politikaların sembol isimlerinden biri olmuştur. PKK’ya ve Abdullah Öcalan’a karşı sert bir tutum sergilemesi, onun siyasi kimliğinin temel taşlarından biriydi. Ancak 22 Ekim 2024’te TBMM’de yaptığı konuşmada, Öcalan’a “Meclis’te DEM Parti grup toplantısında konuşarak PKK’nın lağvedildiğini ilan etmesi” çağrısında bulunması, ilk bakışta bu radikal milliyetçi duruşla çelişkili görünebilir. Bahçeli’nin bu çıkışı, “umut hakkı” gibi yasal bir düzenleme ile Öcalan’ın sürece dahil edilebileceğini söyleyerek, barışçıl bir çözüm önerisi sundu.

Bu çağrının radikal bir dönüşümden ziyade pragmatik bir stratejiye dayandığı düşünülebilir. Bahçeli’nin açıklamaları, sadece bir ideolojik yumuşama değil, aynı zamanda Türkiye’nin iç güvenliği, bölgesel istikrarı ve siyasi geleceği açısından hesaplanmış bir hamle olarak yorumlanabilir. Türkiye, yıllardır PKK ile mücadelede askeri yöntemlerle önemli bir mesafe kat etmiş, ancak sorunun tamamen çözümü için siyasi bir zemine ihtiyaç duyulduğu da açıkça görülmüştür. Bahçeli’nin bu adımı, çatışmasız bir Türkiye vizyonunu, milliyetçi tabanını riske atma pahasına devletin bekası için üstlendiği bir sorumluluk olarak değerlendirmek mümkün.

Öcalan’ın Yanıtı ve PKK’nın Tutumu

Abdullah Öcalan, 27 Şubat 2025’te DEM Parti heyeti aracılığıyla kamuoyuna açıklanan mesajında, “Sayın Devlet Bahçeli’nin yaptığı çağrı, Sayın Cumhurbaşkanının ortaya koyduğu iradeyle diğer siyasi partilerin olumlu yaklaşımlarıyla oluşan bu iklimde silah bırakma çağrısında bulunuyor ve bu çağrının tarihi sorumluluğunu üstleniyorum” diyerek PKK’ya “kongre toplayın, tüm gruplar silah bırakmalı ve PKK kendini feshetmelidir” talimatı verdi. Bu, Öcalan’ın İmralı’dan verdiği en net ve bağlayıcı mesajlardan biriydi. Ardından 1 Mart 2025’te PKK “Yürütme Komitesi”, Öcalan’ın çağrısına uyarak ateşkes ilan ettiğini ve kongre toplama hazırlığına başladığını duyurdu.

Öcalan’ın bu adımı, Bahçeli’nin çağrısına bir tür karşılık olarak görülebilir. Ancak Öcalan’ın mesajında, demokratik siyasetin tanınması ve hukuki zeminin oluşturulması gibi koşullara da atıfta bulunması, sürecin sadece silah bırakma ile sınırlı kalmayabileceğini gösteriyor. PKK’nın hızlı bir şekilde “uyma” iradesi göstermesi ise, örgütün Öcalan’ın liderliğine hâlâ bağlı olduğunu ve Kandil’in bu süreçte Öcalan’ı karşısına alma riskini göze alamayacağını ortaya koyuyor.

Bahçeli’nin Motivasyonu ve “Nasıl Oldu da Yaptı?” Sorusu

Radikal milliyetçi ve devletçi kimliğiyle tanınan Bahçeli’nin bu çağrıyı yapması, birkaç faktörle açıklanabilir:

  1. Devletin Stratejik Çıkarları: Bahçeli, Türk milliyetçiliğini devletin birliği ve bütünlüğü üzerinden tanımlar. PKK’nın silah bırakması ve kendini feshetmesi, devletin uzun vadeli güvenlik hedeflerine hizmet edebilir. Bu, onun milliyetçilik anlayışıyla çelişmekten ziyade, devletin bekasını koruma refleksiyle uyumludur.
  2. Siyasi Pragmatizm: Bahçeli, Cumhur İttifakı’nın bir parçası olarak AK Parti ile yakın iş birliği içindedir. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da sürece destek vermesi, bu çağrının ittifak içinde koordineli bir hamle olabileceğini düşündürüyor. 2028 seçimleri öncesi Kürt seçmenin oylarını etkileyebilecek bir barış iklimi yaratmak, ittifakın siyasi hesaplarında yer alıyor olabilir.
  3. Bölgesel ve Küresel Dinamikler: Suriye ve Irak’taki gelişmeler, PKK’nın uzantıları olan YPG/SDG gibi yapılarla Türkiye’nin mücadelesini karmaşık hale getiriyor. PKK’nın Türkiye içindeki varlığını sona erdirmesi, Ankara’nın bölgesel politikalarında elini güçlendirebilir. Bahçeli’nin bu çağrısı, sadece iç politikaya değil, dış politikaya da yönelik bir vizyonu yansıtıyor olabilir.
  4. Kişisel ve Tarihi Bir Rol Üstlenme: Bahçeli, geçmişte Öcalan’ın idamına yönelik sert söylemleriyle bilinse de, bu süreçte “barışın mimarı” olarak tarihe geçme fırsatını görmüş olabilir. Bu, onun milliyetçi duruşunu yumuşattığı anlamına gelmez; aksine, devletin üstünlüğünü perçinleyecek bir zafer olarak çerçeveleniyor.

Bahçeli’nin bu çağrısı, radikal milliyetçilikten bir kopuş değil, milliyetçi ideallerin farklı bir yöntemle hayata geçirilmesi olarak görülebilir. “Devletin ali menfaatleri” için gerektiğinde alışılmadık adımlar atabileceğini gösteren bu hamle, onun siyasi esnekliğini ve stratejik derinliğini ortaya koyuyor. Öcalan’ın ve PKK’nın olumlu yanıt vermesi, sürecin beklenenden hızlı ilerlediğini gösterse de, bu barışın kalıcı olup olmayacağı, demokratik reformların yapılıp yapılmayacağı ve Kürt sorununun siyasi boyutunun nasıl ele alınacağı gibi sorular hâlâ yanıt bekliyor.

Bahçeli’nin bu adımı, ideolojik bir dönüşümden çok, devletin birliğini ve güvenliğini sağlama hedefiyle uyumlu, pragmatik ve cesur bir girişimdir. Sürecin başarısı, sadece PKK’nın silah bırakmasına değil, aynı zamanda Türkiye’nin bu fırsatı demokratik bir çerçeveye oturtabilmesine bağlı olacak.

Serdar ÖZDEMİR

PİYASALARDA SON DURUM
  • DOLAR
    -
    -
    -
  • EURO
    -
    -
    -
  • ALTIN
    -
    -
    -
  • BIST 100
    -
    -
    -

Sitemizde yayınlanan haberlerin telif hakları gazete ve haber kaynaklarına aittir, haberleri kopyalamayınız.