Diyarbakır’ın tarihsel arkaplanı ve bu arkaplanın’dan günümüze ulaşan miras avrupa’da herhangi bir şehirde olmuş olsaydi.Avrupalılar o kenti dünya haline getirmişti.
Ama bizde öylemi ?
Surların üzerine çıkar karpuz kabuğu görmüş eşşek gibi sırıtarak o guzelliği selfie çekerek fotoğraflarız,sonrada elimizdeki kola kutusunu gelişi güzel etrafa atarız,çekirdek çıtlatır çekirdek kabuklarını yan tarafimızda çöp kutusu olmasına rağmen sur diplerinde biriktiriz.
Bundan 25 yıl önce o surlar ve üzeri esrarkeşlerin,içkicilerin mekanıydı en azından onlar oturdukları,dinlendikleri ve serinledikleri o güzelim surları bu kadar kirletmiyordu.
Evet yiyip,içip zikkimliyorlardi ama bir daha yine geleceklerini düşünerek en azından temiz tutuyorlardı.
O surlar Asurluları,Romalıları,Arapları,Kürtleri,Türkleri gördü atalarımızı gördü,bugün atalarımızın varlığına şahitlik eden onları bağrında barındıran bu değerlerimize maalesef en hoyratça davranan ne hazindir’ki ailelerimiz’dir.
Genç kızlarımız ve delikanlılarımız’dır.
Ey delikanlilarimiz sevginizi surların duvarlarına değil sevdiginizin yüreğine yazsanız daha makbul degilmi dir ?
O yüzden tarihi degerlerimize sahip çıkıp,koruyup,koklayıp,temiz tutarak onları bizden sonraki nesillere aktarmak boynumuzun borcudur.