24 yıl Trabzon Sancak Beyliği (Valilik) yapan, bu arada Gürcüleri dize getiren, Şehzade Yavuz (Sultan Selim) babası 2. Beyazıt’ın yâşlanması üzerine 1512’de 9. padişah olarak tahta geçer. Anadolu birliğini kurmak ve İslâm Dünyası’ndaki fitne ateşini söndürmek ister. Yavuz lâkabına uygun olarak da hızlı kararlar alarak çalışmalarına hız verir. Şehzade iken ön hazırlıklarını da yaptığı İran’daki Şii Safevi Devleti’ne yönelir. Ve 1514’de, 5 aylık yoldan gelen yorgun Osmanlı Ordusu, 8-10 günlük gibi kısa bir mesafeden savaş meydanına ulaşan ve kendisi Azeri, kuvvetleri Türk ağırlıklı ordusu olan Şah İsmail’le karşılaşır.
Van-Çaldıran Ovası’ndaki bu savaşta Şah İsmail canını zor kurtarır. Hemen ardından, Şah İsmail ile ittifak halindeki Suriye-Filistin-Mısır bölgesindeki Memlüklüler’e de “Divan-ı Hümayun’da” sefer düzenleme kararı alınır. Ana hedef İslâmın kalbi olan Mekke ve Medine’yi korumaktır. Ayrıca Avrupa’nın güneyinde en kıymetli bölgesini fetheden, tarihin en medenî ve 3 asırlık müslüman Endülüs Devleti’ni 1031’de hain oyunlarla yıkan Portekizliler de bu bölgede etkili olmaya başlamışlardı. Sanki vahşi Haçlı Seferleri’ne devam ediyorlardı.
Şair, satranç ve savaş dahisi olan Yavuz Sultan Selim önce Mercidabık Zaferi ile Memlüklüler’e ilk mağlubiyeti tattırır. Lakin kesin sonuç için Mısır ele geçirilmeli ve bunun içinde gündüz 40-50 derecelik kum fırtınalarının ve gece -20 derece kadar düşen ayazların yaşandığı Sina Çölü aşılmalıdır ve bu harekât çok meşakkâtlidir. Padişah, çöl şartlarına dayanacak ve besleyici bir yiyecek yapılması için cesur komutan Beyşehir Sancak Beyi Süvarı Alay Komutanı Karlıoğlu Sinan Bey’den bir araştırma yapılmasını ister. Saray mutfağı uzmanları ise peksimeti bulurlar. Beyşehir’de ise, Karlıoğlu Sinan Bey, İçerişehir Mahallesi’ne (Şimdiki tarihi Eşrefoğlu Cami çevresinde) kazanlar kurdurur. Doyurucu ve besin değeri yüksek yoğurt, ayran yapılır. Bu ayran, biber, domates, yağ ve bulgurlarla kazanlarda kaynatılır. Ve dökülerek kurutulur. Sonuçta özgün Beyşehir Tarnası (Tarhanası) ortaya çıkar.
Karlıoğlu Sinan Bey de bu zor cenge katılır. Tarihin büyük komutanlarından Cengiz, Timur ve Napolyon’un geçemediği 400 km.lik Sina Çöl’ü 13 gün gibi kısa bir sürede ve kayıpsız aşılır (9-22 Ocak 1517). Bu mucizevî geçişin 2. gününde, yapılan dualara, 100 senede bir gerçekleşen yağmurla karşılık verir yüce Yaradan. Tarihte M.Ö. 525’de İran Şahı Kambiz ve M.Ö. 332’de Makedonya Kralı İskender sonrası “Yavuz” bu çölü geçen 3. Komutandır. Sefer sonucunda Halifelik Osmanlı’ya geçer. İpek ve Baharat yolu ve Akdeniz ele geçirilir. Günümüzde hâlâ tam olarak tesis edilemeyen İslam Birliği, Çaldıran ve Mısır Seferleri ile gerçekleşmiş olur. Mukaddes emanetler Topkapı Sarayına taşınarak 24 saat Kuranı Kerim okunmaya başlanır. Ömrü kısa, gölgesi uzun olan, “Hicaz’ın hizmetkârıyım” diyen Yavuz Sultan Selim zamanında topraklarımız iki katına, 6.5 milyon km.kareye ulaşır.
Dönelim çölün aşılması konumuza. İşte bu çölün geçişinde İstanbul’da yapılan “peksimet” bir ay içerisinde bozulur. Fakat sefer süresince çöl şartlarında Beyşehir’in Tarhanası bozulmaz, askerlere can olur, kan olur.
Çöl geçilirken ise, padişah bazen atın üstünde, bazende yürüyerek gider. Sağ kolu olan Karlıoğlu Sinan Bey sorar; “Padişahım bazen atın üstünde, bazen de yürüyorsunuz. Bir tedirginlik mi var? Siz attan inince askerde yürüyor. Bunun sebebi nedir?” diye sorar. Padişah cevaben; “Görmüyor musunuz? önde Peygamber Efendimiz (S.A.V) yürüyor. Ben nasıl atın üstünde giderim” der!
Bu savaşta Karlıoğlu Sinan Bey ve Beyşehir Suvari Alayı çok büyük kahramanlıklar gösterirler. Lakin savaş meydanında Karlıoğlu Sinan Bey ve Beyşehir Suvari Birliği’nin tamamı şehit olur. Kimi tarihçilere göre ise, Sinan Bey padişah Yavuz’u korumak için O’nun kılığına girerek şehit olur. Padişah, bu kahraman askere ve birliğinin şehit oluşuna çok üzülür. Ve ilk kez, bir padişah bir askerin cenaze namazını bizzat kıldırmıştır. Bu da Beyşehir Sancak Bey’i Karlıoğlu Sinan Bey’dir.
O günden bugüne bu efsane dillerde dolanır. Küp içinde 2 yıl bozulmadan saklanabilen tarhana cefakâr Anadolu insanına 500 senedir hayat vermektedir. 2015 yılında başvurusu yapılan ülke değeri Beyşehir Tarhanası ve Erişte’sinin AB nezdindeki tescilinin de hızla tamamlanmasını bekliyoruz…
Not: Belediye seçimleri ülkemize hayırlı olsun. Hükümetimiz de bunu fırsat bilerek enflasyon, ekonomi, yerli üretim-tüketim ve eğitim sorunlarını hızla çözmelidir. Millî Uçak ve savunma sanayi çalışmaları da asla sekteye uğramamalıdır. Bizler de İsrail ve yabancı ürünler yerine ülke ürünlerini kullanmaya devam etmeliyiz…
Selam ve saygılarımla…