Diyarbakır’ın kültürel ve tarihi dokusunda müstesna bir yere sahip olan Hamravat Suyu, şehrin hafızasında “Yüz Suyu” olarak anılır. Bu ifade, suyun sadece temel bir yaşam kaynağı olmaktan öte, aynı zamanda şehrin kimliğini, ruhunu ve kültürel zenginliğini yansıtan bir sembol olduğunu vurgular. Şehre 14 kilometre uzaklıkta, bazalt kaynaklı Karacadağ’dan doğan ve yeraltı akışıyla Gözeli köyünde tekrar yüzeye çıkan bu su, Diyarbakır’a kanallarla taşınan en eski içme suyu kaynağı olarak bilinir. Bu kapsamlı inceleme, Hamravat’ın tarihsel yolculuğunu, jeolojik kökenlerini, etrafında örülen halk hikâyelerini ve yaygın yanlış inançları aydınlatarak, bu eşsiz mirasın çok boyutlu yapısını ortaya koymayı amaçlamaktadır. Rapor, tarihi belgeler, arkeolojik bulgular ve jeolojik veriler ışığında, suyun efsanevi ünü ile somut gerçeklikler arasındaki nüansları detaylandırmaktadır.
Hamravat’ın Coğrafi ve Jeolojik Kökeni
Hamravat suyunun kalitesi ve “hafifliği”ne dair yaygın inanışlar, kaynağının benzersiz jeolojik yapısıyla yakından ilişkilidir. Su, Diyarbakır’a yakın bazaltik lav akıntılarının oluşturduğu bir bölge olan Karacadağ’dan beslenir. Bu jeolojik formasyonlar, suyu yeraltından süzerek doğal bir filtrasyon sürecinden geçmesini sağlar. Bazaltik kayaçların mineral yapısı, suyun içeriğini doğrudan etkiler; bu tür kayaçlar, genellikle kalsiyum ve magnezyum gibi sertliğe neden olan mineraller açısından daha fakir, silis gibi diğer elementler açısından ise zengindir. Bu durum, suyun halk arasında “yumuşak” ve “hafif” olarak algılanmasını bilimsel bir zemine oturtmaktadır.
Günümüzde, bu tarihi su kaynağının sürdürülebilirliği, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Su ve Kanalizasyon İdaresi (DİSKİ) tarafından yürütülen modern projelerle sağlanmaktadır. DİSKİ’nin Gözeli İçmesuyu Havzası’nda gerçekleştirdiği çalışmalar, su arzında yaşanan sorunları gidermeyi ve kapasiteyi artırmayı hedeflemektedir. Bu çalışmalar kapsamında, 550 metre derinliğe kadar yeni sondaj kuyuları açılarak saniyede 45 litre su verimliliğine sahip ek bir kaynak şehre kazandırılmıştır. Bu projelerle, Gözeli Havzası’ndan günlük 24 bin m³ su toplanarak mevcut depolara aktarılmakta ve modern dağıtım şebekesine entegre edilerek kesintisiz ve sağlıklı içme suyu hizmeti sunulmaktadır. Bu çabalar, suyun tarihsel olarak karşılaştığı kirlilik ve verim sorunlarına modern mühendislik yaklaşımlarıyla bir çözüm sunmaktadır. Böylece, tarihsel olarak açık kanallarla taşınan ve bu nedenle kirlenen suyun aksine, modern sistemler suyu kapalı ve derin kaynaklardan toplayarak doğal saflığını korumayı amaçlamaktadır.
Tarihsel Bir Yolculuk: Hamravat’ın Şehre Gelişi ve Dönüm Noktaları
Hamravat Suyu’nun tarihi, Kanuni Sultan Süleyman dönemine odaklanmış olsa da, çok daha eski köklere sahiptir. Artuklular döneminde suyun, İçkale’de inşa edilen büyük bir havuza toplandığı ve buradan Saraykapı, Fatihpaşa, Cevatpaşa ve Dabanoğlu gibi mahallelerin su ihtiyacını karşıladığı bilinmektedir. Bu bilgi, suyun Diyarbakır’ın Osmanlı öncesi medeniyetleri için de hayati bir kaynak olduğunu kanıtlamaktadır.
Diyarbakır’ın su tarihi için en önemli dönüm noktası, Kanuni Sultan Süleyman’ın şehre su getirilmesi emrini vermesidir. Bu proje, 1535 yılında Vali Bali Paşa tarafından başlatılmış ve 1543’te tamamlanmıştır. Kaynaklar, bu su hattı inşasının masraflarının bizzat Kanuni Sultan Süleyman’ın şahsi servetinden karşılandığını belirtmektedir. Bu durum, projenin sadece bir altyapı yatırımı olmadığını, aynı zamanda Sultan’ın Diyarbakır halkına olan büyük cömertliğinin ve öneminin bir göstergesi olduğunu ortaya koymaktadır.
Yakın zamanda Amida Höyüğü’nde yapılan arkeolojik kazılarda, yıllarca kayıp olduğu düşünülen ve “Ab-ı Hamravat” olarak bilinen su hattının kalıntıları gün yüzüne çıkarılmıştır. Kazılar, suyun pişmiş topraktan yapılmış “künk” adı verilen borularla taşındığını ve bu künklerin daha derin katmanlarında Roma dönemine ait benzer yapıların bulunduğunu göstermiştir. Bu bulgular, Hamravat su yolunun sadece bir Osmanlı mirası olmadığını, aynı güzergâhın binlerce yıldır farklı medeniyetler tarafından bir su kanalı olarak kullanıldığını ortaya koymaktadır. Bu sürekli kullanım, suyun Diyarbakır’ın kesintisiz şehirleşme tarihi için ne kadar merkezi bir konumda olduğunu vurgulamaktadır.
Aşağıdaki tablo, Hamravat suyunun tarihsel sürecini kronolojik olarak özetlemektedir:
Yıl/Dönem | Olay/Gelişme | Açıklama/Önem |
Artuklu Dönemi | İçkale’deki büyük havuz | Suyun Osmanlı’dan çok önce, şehir merkezindeki saray ve mahallelere su sağlamak için kullanılması. |
1535-1543 | Kanuni Sultan Süleyman su hattı inşası | Padişahın şahsi servetinden finanse edilen, şehre su getiren ana altyapı projesinin tamamlanması. |
Yakın Dönem | Amida Höyüğü’nde su hattının keşfi | Kaybolan “Ab-ı Hamravat” hattının, hem Osmanlı hem de Roma dönemine ait kısımlarıyla gün yüzüne çıkarılması. |
2024 | DİSKİ’nin Gözeli Havzası’nda sondaj çalışmaları | Tarihi su kaynağını modern teknolojiyle entegre ederek şehrin artan su ihtiyacını karşılamaya yönelik kapasite artırma projeleri. |
Efsaneler Diyarı: Halk Anlatıları ve Rivayetler
Hamravat Suyu, sadece tarihi belgelerle değil, aynı zamanda nesilden nesile aktarılan zengin halk hikâyeleriyle de varlığını sürdürmüştür. Bu hikâyeler, suyun kültürel ve mistik boyutunu pekiştirmektedir.
Ünlü Osmanlı seyyahı Evliya Çelebi, Seyahatname adlı eserinde Hamravat suyunun olağanüstü “hafifliğinden” bahsetmiştir. Bu hafifliği ispatlamak için, Diyarbakır Hamravat Suyu’na batırılan pamuk ile İstanbul’daki bir çeşme suyuna batırılan pamuğun ağırlıklarını karşılaştırdığı anlatılır. Eğer pamuk ağır olsaydı, suyun acı ve faydasız olacağına işaret edeceğini belirtmiştir. Bu hikâye, suyun kalitesine dair halk arasında oluşan pozitif algının ne kadar eski ve köklü olduğunu göstermektedir.
Bir diğer popüler rivayet, 1638 yılında Bağdat Seferi için Diyarbakır’da bulunan Sultan IV. Murad ile ilgilidir. Sultan, bir ziyafet sırasında dinlediği ve dönemin sanatçısı Hacı Eftal Efendi tarafından okunan “Ömür Destanı” adlı eserden o kadar etkilenmiştir ki, sanatçıyı ödüllendirmek için Hamravat Suyu’nu özel olarak evine akıttırmıştır. Bu anlatı, suyun o dönemde sadece bir içecek değil, aynı zamanda bir itibar ve saray tarafından verilen en büyük lütuflardan biri olduğunu simgelemektedir.
Mistik ve dini anlatılar da Hamravat’ın kültürel değerini derinleştirir. Suyun, Diyarbakır’ın önemli ibadet yerlerinden biri olan Hz. Süleyman Camii’nin su kaynağı olduğu yönündeki inanışlar 1, bu kaynağın sadece fiziksel bir ihtiyaç aracı olmaktan öte, şehrin manevi dokusunun da bir parçası olduğunu ortaya koyar.
Yanlış Bilinenler ve Gerçekler: Analitik Bir Bakış
Hamravat Suyu’nun çevresinde oluşan efsaneler, suyun kalitesi hakkında yaygın, ancak yanıltıcı inançlar yaratmıştır. Halk arasında en çok bilinen ve inanılan yanlış, Hamravat’ın her zaman “en sağlıklı,” “en berrak” ve “en tatlı” su olduğu algısıdır. Bu algı, Evliya Çelebi’nin anlattıkları gibi olumlu rivayetlerle pekiştirilmiştir. Ancak, tarihi belgeler bu romantik algının tam tersi bir tabloyu ortaya koymaktadır.
Tarihi kaynaklara göre, suyun dağıtımında kullanılan toprak “künk”lerle yapılmış kanallar, birçok yerde açık ve düzensizdi. Bu durum, suyun civardaki arazi sahipleri tarafından yasa dışı olarak kullanılmasına, çamaşır ve beden yıkama gibi eylemlerle kirlenmesine yol açıyordu. Hatta daha da vahim olanı, su kaynağına yakın mahzenlerde balık avlayan köylülerin, “balık otu” adı verilen zehirleyici bir madde kullandığına dair söylentilerin olmasıydı. Bu tür kirlilikler nedeniyle, suyun şehre ulaşan kısmı “kokulu, kirli ve hastalıklı” hale geliyordu ve halk sağlığı için ciddi bir tehdit oluşturuyordu. Bu durum, bir kaynağın doğal saflığının, dağıtım sisteminin yetersizliği ve yönetimsel ihmaller nedeniyle ne kadar kolayca bozulabileceğini göstermektedir.
Bir diğer yanlış bilinen ise, suyun kaynağından çıkan tüm debinin şehre ulaştığı inancıdır. Gerçekte, kaynakta üç binden fazla masurası olan suyun ancak bin yüz küsur masurası tıkanıklıklar ve kaçaklar nedeniyle şehre ulaşabiliyordu. Bu, suyun büyük bir kısmının yolda kaybedildiğini ve tarihi altyapının ne kadar verimsiz olduğunu göstermektedir. Bu soruna çözüm olarak, tarihi metinlerde suyun demir borular içinde şehre getirilmesi ve dağıtımın profesyonel bir şirket tarafından yönetilmesi önerilmiştir.2 Bu öneri, DİSKİ’nin günümüzdeki kapalı sistem projelerinin aslında yüzyıllar önce dile getirilen bir ihtiyacın modern bir yansıması olduğunu göstermektedir.
Aşağıdaki tablo, Hamravat Suyu hakkındaki yaygın rivayetleri ve tarihi gerçekleri karşılaştırmalı olarak sunmaktadır:
Rivayet/Halk Algısı | Dayandığı Kaynak/İnanış | Tarihi ve Bilimsel Gerçeklik | Dayandığı Kaynak/Belge |
Hamravat en hafif, yumuşak ve sağlıklı sudur. | Evliya Çelebi’nin anlatıları ve halkın yüzyıllardır süren inancı. | Bazı dönemlerde açık kanallar nedeniyle su kokulu, kirli ve hastalıklı hale gelmiştir. | Papasyan’ın gözlemleri 2 |
Suyun kaynağından çıkan tüm debi şehre ulaşır. | Suyun gücü ve bolluğuna dair genel kanı. | Suyun büyük bir kısmı, tıkanıklıklar ve kaçaklar nedeniyle şehre ulaşamaz; debinin önemli bir bölümü yolda kaybolur. | Tarihi belgeler ve raporlar 2 |
Hamravat’ın saflığı hiç bozulmamıştır. | Suyun doğal kaynağının (Karacadağ) temizliğine olan inanç. | Su, şehir merkezine yaklaştıkça çamaşır ve beden yıkama gibi yasa dışı kullanımlar nedeniyle kirlenmekteydi. | Papasyan’ın gözlemleri 2 |
Su hattı sadece Osmanlı döneminde kullanılmıştır. | Kanuni Sultan Süleyman’ın su hattını inşa ettirmesi. | Amida Höyüğü’ndeki kazılarda hem Osmanlı hem de daha eski Roma dönemine ait su boruları bulunmuştur. | Arkeolojik bulgular ve kazı raporları 1 |
Hamravat: Şehir Kimliğinin Simgesi
Hamravat Suyu, tarihi boyunca sadece bir altyapı projesi olmanın ötesinde, Diyarbakır’ın sosyal ve kültürel yaşamının merkezinde yer almıştır. Şehrin tarihi hamamlarına, camilerine, hanlarına ve konaklarına hayat vermiş, bu yapıların inşasını ve işlevselliğini mümkün kılmıştır.1 Su, sadece bir içecek değil, aynı zamanda şehrin mimari ve sosyal dokusunu şekillendiren bir medeniyet sembolü haline gelmiştir. Adı, günümüzde hem köklü bir tarihi mirasın hem de modern şehir planlaması ve su yönetimi stratejilerinin bir sembolü olarak Diyarbakır’ın kolektif hafızasında kalıcı bir yer edinmiştir.
Hamravat Mirası ve Gelecek
Hamravat Suyu’nun hikâyesi, tarihi, kültürel ve jeolojik boyutların birbiriyle iç içe geçtiği çok katmanlı bir anlatı sunmaktadır. Kaynağının doğal saflığı ve “hafifliği” ile efsaneleşen bu su, tarihsel süreçte kötü altyapı ve yönetimsel ihmaller nedeniyle kirlilik ve kayıp sorunlarıyla mücadele etmiştir. Son arkeolojik keşifler, su hattının sanılandan çok daha eski olduğunu ve Diyarbakır’ın binlerce yıllık su yönetimi geleneğinin bir parçası olduğunu kanıtlamıştır.
Günümüzde, DİSKİ’nin modern teknoloji ve mühendislik çözümlerini kullanarak bu tarihi kaynağı yeniden canlandırma çabaları, efsane ile bilimsel gerçekliği bir araya getirmektedir. Bu projeler, suyun doğal niteliklerini koruyarak şehre ulaştırılmasını hedeflemektedir. Hamravat’ın mirası, bir medeniyetin su kaynaklarıyla olan ilişkisini, doğanın cömertliğinin ancak doğru yönetim ve koruma ile sürdürülebileceğini hatırlatan paha biçilmez bir derstir. Bu su, Diyarbakır için sadece bir geçmiş hikâyesi değil, aynı zamanda geleceğin su yönetimi stratejilerine ışık tutan canlı bir semboldür.
Cihat TOPRAK