Ajans News Haber

Cihat TOPRAK: Diyarbakır Surlarının Altındaki Sır; Kanuni’nin 500 Yıllık Projesi
104 Okundu
25 Ağustos 2025 - 12:48

Diyarbakır surları, heybetiyle zamana meydan okuyan, taşa kazınmış bir tarih kitabıdır. Her burcu, her kapısı binlerce yıllık hikâyeler fısıldar. Ancak bu surların ardındaki yaşamı, medeniyeti ayakta tutan en temel unsur sudur. Ve bu kadim şehrin su ile imtihanında, tarihin en görkemli sahnelerinden birine Kanuni Sultan Süleyman’ın adı yazılmıştır. Halk arasında dilden dile dolaşan “Kanuni’nin Diyarbakır’a su getirdiği” rivayeti, basit bir söylentiden çok daha fazlası; 16. yüzyıl mühendisliğinin, devlet aklının ve bir hükümdarın şehircilik vizyonunun somut bir kanıtıdır.

Kanuni, Osmanlı İmparatorluğu’nun cihanşümul gücünü doğuya taşıdığı meşhur Irakeyn Seferi (1533-1535) sırasında Diyarbakır’ı bir askeri üs ve konaklama merkezi olarak kullanmıştır. Stratejik konumuyla bölgenin kalbi olan bu şehirde konaklarken, bir komutanın keskin gözleriyle sadece askeri durumu değil, aynı zamanda şehrin sosyal ve fiziki yapısını da tahlil etmiştir. Büyüyen ve stratejik önemi artan Diyarbakır’ın en büyük zaafının, surların içindeki nüfus için yetersiz ve sağlıksız su kaynakları olduğunu fark etmesi uzun sürmemiştir.

Bir imparatorluğun gücü, yalnızca kazandığı savaşlarla değil, yönettiği topraklara getirdiği refah ve imar faaliyetleriyle de ölçülür. Kanuni, bu anlayışla, ordusuyla fethettiği topraklara medeniyet götürme misyonunu da üstlenmişti. Diyarbakır’ın su sorununa kalıcı bir çözüm bulma iradesi, tam da bu “imar eden sultan” kimliğinin bir yansımasıdır.

Çözüm, şehrin güneybatısında heybetle yükselen Karacadağ’ın cömert kaynaklarındaydı. Proje, o dönemin şartlarında muazzam bir mühendislik meydan okumasıydı: Karacadağ eteklerindeki Gözeli mevkisinden doğan ve “Hamravat” adıyla bilinen berrak su, kilometrelerce ötedeki şehir merkezine taşınacaktı. Bu, basit bir kanal kazmaktan ibaret değildi. Arazinin eğimi hassas bir şekilde hesaplanmalı, suyun debisi korunmalı ve hijyeni sağlanmalıydı.

1535’te yapımına başlandığı tahmin edilen ve yaklaşık sekiz yıl süren bu devasa proje, Osmanlı’nın ulaştığı teknik seviyeyi gözler önüne serer. Pişmiş topraktan imal edilen, “künk” adı verilen özel borular, adeta bir yeraltı damar ağı gibi döşenmiştir. Suyun vadi ve çukurları aşması için yer yer su kemerleri inşa edilmiş, basıncın ayarlanması için özel sistemler kurulmuştur. Bu şebeke, sadece surların içine suyu getirmekle kalmamış, aynı zamanda şehrin ana arterlerine dağıtılarak onlarca çeşmeye, cami şadırvanına, han ve hamama hayat vermiştir. Artık Diyarbakır, sadece askeri bir kale değil, aynı zamanda suyu bol, yaşayan bir Osmanlı şehri kimliğine kavuşuyordu.

Tarihin bu muhteşem projesi, geçtiğimiz yıllarda Diyarbakır surlarında yapılan restorasyon çalışmalarıyla bir kez daha gün yüzüne çıktı. Toprağın altından asırlar sonra çıkarılan o künkler, Kanuni’nin imzasını taşıyan mühendislik dehasının sessiz tanıklarıdır. Bu bulgular, tarihi belgelerle birleştiğinde, bize şunu net bir şekilde göstermektedir: Kanuni Sultan Süleyman Diyarbakır’a gelmiş ve şehrin kaderini değiştiren o su projesini bizzat başlatmıştır.

Sonuç olarak, Karacadağ’dan sur içine uzanan bu su yolu, sadece bir altyapı projesi değildir. Bu, bir cihan imparatorunun, sefer yolundaki bir şehre kalıcı bir eser bırakma, orayı “şenlendirme” arzusunun bir ifadesidir. Savaş stratejileri konuşulurken halkın en temel ihtiyacını gören bir devlet aklının, fethi imarla taçlandıran bir medeniyet anlayışının en berrak örneğidir. Bugün Diyarbakır sokaklarında dolaşırken, tarihin sadece taş binalardan ibaret olmadığını, aynı zamanda toprağın altında şehre can veren ve bir zamanlar bir sultanın vizyonuyla akmaya başlayan o suyun hafızası olduğunu unutmamak gerekir. Tarih, sadece savaş meydanlarında değil, bazen de şehirlere hayat veren su kanallarında akar.

Cihat TOPRAK

Sitemizde yayınlanan haberlerin telif hakları gazete ve haber kaynaklarına aittir, haberleri kopyalamayınız.