Ajans News Haber

Cihat TOPRAK: Diyarbakır’ın Sahipsiz Surları: Rant, Kirlilik ve Kaybolan Tarih
122 Okundu
05 Ağustos 2025 - 9:40

Diyarbakır Binlerce yıllık bir tarihin sessiz tanıkları, görkemli heybetleriyle UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’nde yer alan Diyarbakır Surları, bugünlerde derin bir feryadın içinde. Tarihin taşlara nakşedildiği bu eşsiz miras, bir yandan rant hırsının, diğer yandan ilgisizliğin ve kirliliğin pençesinde can çekişiyor. Vatandaşların, “Diyarbakır’ın sahibi yok mu?” isyanı, Sur’ların burçlarından yansıyan acı bir gerçeği, on binlerce yıllık tarihin nasıl göz göre göre eridiğini gözler önüne seriyor.

Diyarbakır’ın kalbi sayılan Suriçi, son yıllarda geçirdiği ve “restorasyon” adı altında yürütülen dönüşümle kendi özünden uzaklaşarak, ruhunu kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya. Dicle Toplumsal Araştırmalar Merkezi (DİTAM) ve Mimarlık Dergisi gibi saygın kurumların raporları, bu dönüşümün bölgenin tarihi ve sosyal dokusunda yol açtığı onarılmaz yaraları belgeliyor. Çatışmalar sonrası acele kamulaştırma kararlarıyla bölgenin yüzde 82’sinin el değiştirmesi, Suriçi’ni bir yaşam alanı olmaktan çıkarıp, daha çok ticari bir merkeze dönüştürdü. Bu süreçte, sadece taş duvarlar değil, bir kentin kolektif hafızası da büyük darbe aldı.

UNESCO’nun “Üstün Evrensel Değer” olarak tescillediği bu mirasın korunmasına yönelik eleştirileri de bu endişeleri doğrular nitelikte. Hazırlanan raporlarda, yapılan “restorasyon” çalışmalarının, bölgenin otantikliğini ve bütünlüğünü zedelediği, tarihi dokuya zarar verdiği açıkça ifade ediliyor. Türkiye’ye yapılan uyarılara ve tanınan sürelere rağmen, somut ve korumacı adımların atılmaması, bu kadim kentin geleceği adına karamsarlığı artırıyor.

Sur’ları aydınlatma direkleri ve bir çok yerinden olmaması gereken ağaçlar sebebiyle ihtişamlı görüntüsü de kaybolup madde bağımlılarının uğrak yeri olduğu görünüyor.

Tarihi Surlara Demir Çiviler, Ranta Açılan Burçlar

Vatandaşların en büyük tepkilerinden biri de tarihi surların ve burçların hoyratça ticarethanelere dönüştürülmesi. Tarihi taşlara çakılan demirler, takılan tabelalar ve bilinçsizce yapılan eklentiler, surların bağrına saplanan birer hançer gibi. Kimi burçların kafe veya restoran olarak işletmeye açılması, bu mekanların “koruma” adı altında nasıl bir rant kapısına dönüştürüldüğünün en acı örnekleri. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın can güvenliği gerekçesiyle surlara demir korkuluklar monte etmesi dahi, tarihi dokuya verdiği zarar nedeniyle büyük tepki toplamıştı.

Bu tahribat sadece işletmelerle sınırlı değil. Define avcılarının ve madde bağımlılarının surlara ve burçlara verdiği zararlar, yakılan ateşlerle is tutmuş duvarlar, bu sahipsizliğin bir başka boyutu. Yetkililerin zaman zaman yaptığı açıklamalar ve başlattığı yasal işlemler, bu sistematik tahribatın önüne geçmekte yetersiz kalıyor.

İşgal Altındaki Kaldırımlar ve Fahiş Fiyatlar

Suriçi’nin tarihi sokakları ve kaldırımları da bu genel çöküşten nasibini almış durumda. Mantar gibi türeyen seyyar satıcılar ve çaycılar, kaldırımları adeta işgal ederek yayaların yürümesini imkansız hale getiriyor. Bu durum, hem bölge esnafının haksız rekabetle karşı karşıya kalmasına neden oluyor, hem de kentin en önemli turizm bölgesinde keşmekeş bir görüntü yaratıyor. Zabıta ekiplerinin zaman zaman yaptığı denetimler, sorunu kökten çözmekten uzak, geçici bir pansuman olmaktan öteye gidemiyor.

Tarihi mekanlarda faaliyet gösteren kafelerde uygulanan fahiş fiyatlar ise bir başka kanayan yara. Tarihin gölgesinde bir çay içmenin bedeli, çoğu zaman fahiş rakamlara ulaşıyor. Bu durum, yerli halkın kendi tarihi mekanlarından uzaklaşmasına neden olurken, kente gelen turistler üzerinde de olumsuz bir izlenim bırakıyor. “Şikayetvar” gibi platformlarda yer alan şikayetler, bu sorunun münferit olmadığını, genel bir yaklaşıma dönüştüğünü gösteriyor.

Çöp İçinde Yüzen Tarih

Tüm bu sorunlara ek olarak, tarihi sokaklardaki kirlilik ve çöp sorunu da endişe verici boyutlarda. Köşelere yığılmış çöp torbaları, yerlere atılmış atıklar, bu tarihi mekana yakışmayan, utanç verici manzaralar oluşturuyor. Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı DİSKİ’nin Suriçi’nde başlattığı temizlik çalışmaları umut verse de, sorunun kalıcı olarak çözülebilmesi için topyekun bir zihniyet değişimine ve sürekli denetime ihtiyaç duyuluyor.

(resim AA’dan Ali Aslan’a aittir)

Sahip Çıkılmazsa Yok Olacak

Diyarbakır Surları ve Suriçi, sadece bir kentin değil, tüm insanlığın ortak mirasıdır. Ancak bugünkü tablo, bu paha biçilmez hazinenin sahipsiz kaldığını, rant ve ihmalkarlığın insafına terk edildiğini acı bir şekilde gösteriyor. Eğer acil, kapsamlı ve samimi önlemler alınmazsa, binlerce yıllık bu tarih, gözlerimizin önünde eriyip gidecek. Yetkililerin, sivil toplum kuruluşlarının ve en önemlisi Diyarbakır halkının bu feryada kulak vermesi ve kentine sahip çıkması, artık bir tercih değil, tarihi bir zorunluluktur.

Aksi takdirde gelecek nesillere, taş yığınlarından ve kaybolmuş bir hafızadan başka bırakacak bir mirasımız kalmayacak. Bu sorgulayıcı makale, bir son değil, bir başlangıç olmalı; Diyarbakır’ın sahipsiz olmadığını göstermek için bir vicdan muhasebesi ve bir eylem çağrısıdır.

Cihat TOPRAK

Sitemizde yayınlanan haberlerin telif hakları gazete ve haber kaynaklarına aittir, haberleri kopyalamayınız.