Bugün, 17. yüzyılın büyük seyyahı Evliya Çelebi’nin meşhur eseri Seyahatname‘nin sayfaları arasında bir yolculuğa çıkıp, onun Diyarbakır’a dair eşsiz gözlemlerini ve hissiyatını aktaran bir köşe yazısıyla karşınızdayım. Evliya Çelebi’nin lisanı, sadece bir şehrin fiziki tasvirini değil, aynı zamanda onun ruhunu, insanını ve bereketini de bize sunar.
Evliya Çelebi’nin Diyarbakır’a (o zamanki adıyla Amid veya Diyar-ı Bekr’e) bakışı, bir medeniyet ve bereket yuvasına duyulan büyük bir hayranlıkla doludur.
🕋 Mukaddes Bir Şehir: Yunus Peygamber’in Duası
Çelebi, şehrin kuruluş efsanesini aktarırken, Diyarbakır’ın manevi önemine dikkat çeker. Seyahatname’de aktarıldığı üzere, Hz. Yunus’un buraya gelişi, halkın mucize istemeden imana gelmesiyle sonuçlanmış ve Peygamber, bu durumdan duyduğu sevinçle şehre şu hayır dualarında bulunmuştur:
“İliniz, eviniz mamur olsun. Sizler daima mutlu olun ve refah içinde yaşayın. Cümle evladınız necib (soylu, temiz) ve reşid (olgun) olsunlar.”
İşte bu dua, Çelebi’ye göre Diyarbakır halkının o dönemdeki “şuh u şakrak ve şâdân u lâübâlî âlüfte-cân” (neşeli, şen şakrak, tasasız, gönlü hoş) olmasının ve şehrin bereketinin temel nedenidir. O, bu nedenle Diyarbakır’ı Mekke, Medine gibi şehirlerin yanında “arz-ı mukaddese” (kutsal toprak) olarak tanımlar.
🏰 Kara Taşın Heybeti: Ulu Cami ve Surlar
Diyarbakır, Çelebi’nin kaleminde öncelikle “Kara Amid” adıyla anılır; zira surları, kapıları ve birçok yapısı bölgenin sert, siyah bazalt taşından inşa edilmiştir. Şehrin kalesi ve surları için söylediği sözler, bu mimarinin sağlamlığına ve ihtişamına işaret eder:
“Öyle bir mükemmel yapıdır ki ondan daha düzgün, ondan daha sağlam yapılmasına imkân yoktur.”
Özellikle Diyarbakır Ulu Camii, onun için ayrı bir hayranlık konusudur. Camiyi “Anadolu’da fethedilen ilk İslam toprağının mabedi” ve ihtişamlı bir eser olarak nitelendirir. Hatta avlusunda gördüğü İbranice bir kitabeye dayanarak, yapının tarihini Hazret-i Musa (a.s.) devrine kadar götürür ki bu, onun şehrin kadimliğine olan vurgusunu gösterir.
🍇 Ekonomik Canlılık ve Zanaatın Merkezi
Evliya Çelebi, Diyarbakır’ın sadece manevi ve mimari yönünü değil, aynı zamanda ekonomik gücünü de övgüyle anlatır. Topraklarının “bereketli” ve ürünlerinin “kaliteli ve çeşitlidir” olduğunu belirtir. Özellikle meşhur Diyarbakır kavunundan bahsederken, bu devasa meyvelerin “kırkar ellişer vukiyye geliri” olduğunu söyleyerek bereketin boyutunu gözler önüne serer.
Şehir aynı zamanda bir ticaret ve zanaat merkezidir. Çarşılarında tam altmış altı çeşit zanaat erbabının dükkânlarının bulunduğunu yazar. Kılıç, hançer, balta gibi demircilik ürünlerinin yanı sıra, kırmızı bezi, sahtiyanı (deri), pabuç ve çizmeleri de meşhurdur. Halkın bir kısmı memur, bir kısmı ise “ehl-i sanâyi” (sanat ehli) olarak geçimini sağlamaktadır.
✨ Diyarbakır İnsanı
Seyyah, Diyarbakır halkının Hamravat suyunu içtikleri ve havasının latif olduğu için yüzlerinin renginin “hamret üzeredir” (kırmızılığı, canlılığı) olduğunu söyler. Onlar için genelde orta boylu ama kuvvetli ve müşekkel (iyi yapılı) insanlar olduklarını belirtir ve 70-80 yaşına geldikleri halde hala işleriyle meşgul olmalarını takdirle kaydeder.
Evliya Çelebi, Seyahatnamesi’nde Diyarbakır’a öyle bir pencere açar ki, okuyucu kendini o çağın sokaklarında, çarşılarında hisseder. Onun gözlemleri, Diyarbakır’ın sadece bir kara taş şehri değil; Hazreti Yunus’un duasıyla kutsanmış, sanatla, bereketle ve neşeli insanlarla dolu, kadim bir medeniyetin merkezi olduğunu gösterir.
Evliya Çelebi’nin bu derin ve içten tasvirleri, şehrin tarihine ve ruhuna ışık tutan en kıymetli hazinelerden biridir.
Cihat TOPRAK


Cihat TOPRAK: Kırklar Dağı’ndan Dicle’ye; Suzi ve Adil’in Yasak Aşkı
Kadir Cantürk: Amedspor ve Kürtçe slogana gelen ceza
Cihat TOPRAK: Diyarbakır’da gerçekten Deniz var mıydı?
Cihat TOPRAK: Padişah Kapısı,Taşlarda Saklı Fermanlar
Diyarbakır’ın Can Suyu: Hamravat’ın Tarihi, Efsaneleri ve Gerçekleri
Cihat TOPRAK: Diyarbakır Surlarının Altındaki Sır; Kanuni’nin 500 Yıllık Projesi
Cihat TOPRAK: Türkiye’nin İlk Milli Gururu Aselsan 1919’un Hikayesi