Ajans News Haber

“Bursa’nın “Torosçuları” Yine İşbaşında”
28 Okundu
20 Aralık 2025 - 12:09

Soma’da Nefret Sahaya Taştı: Spor, Toplum ve Tarih Susmayacak

Soma’da oynanan Somaspor–Bursaspor karşılaşması, sadece bir futbol maçı değil, toplumsal vicdanın, demokrasi değerlerinin ve insanlık onurunun ayaklar altına alındığı bir skandal olarak kayıtlara geçti. Tribünlerden yükselen, Kürt halkının politik değeri Leyla Zana’ya yönelik küfürlü, ırkçı ve cinsiyetçi tezahüratlar, sporun birleştirici ruhunu hiçe saymakla kalmadı; aynı zamanda halklara ve demokratik değerlere karşı doğrudan bir saldırı niteliğindeydi.

Bu tür davranışlar “taraftar coşkusu” kisvesi altında yapılsa da, gerçekte bir halkı hedef alan tehdit, kimliği ve siyasi değerleri hiçe sayan açık bir suçtur. Tribünler, nefretin sergilendiği bir arena hâline gelirken, sporun asli işlevi tamamen yok edilmiştir.

Nefret Söylemi Sporun Ruhunu Katlediyor

Spor, farklı kimlikleri bir araya getiren, eşitlik ve adalet temelinde birleştiren bir araç olmalıdır. Ancak Soma’da yaşananlar, sporun bu temel işlevinin nasıl bilinçli olarak çiğnendiğini gösteriyor. Tribünlerden yükselen küfürler ve hakaretler, sadece bireysel bir saldırı değil; toplumsal bir provokasyon, nefretin ve ayrımcılığın sistematik olarak normalleştirilmesidir.

Irkçılık ve cinsiyetçilik, toplumsal barışı yok eden, şiddeti ve düşmanlığı meşrulaştıran bir zehirdir. Spor sahaları, halkları düşmanlaştırmak için bir arena değil, birleştirici bir alan olmalıdır. Soma’da yaşananlar ise tam tersine, nefretin ve düşmanlığın açıkça sahaya taşındığını gösteriyor.

Tarihin Utanç Verici İzleri: Beyaz Toros ve Yeşil Posterleri

Bursaspor tribünleri, bu tür skandalları ilk kez yaşamıyor. Daha önce Amedspor ile oynanan karşılaşmalarda, 1990’lı yılların faili meçhul cinayetleriyle anılan JİTEM tetikçisi “Yeşil” kod adlı Mahmut Yıldırım posterleri ve zorla kaybetmelerin simgesi hâline gelen Beyaz Toros görselleri tribünlere taşınmıştı. Bu semboller, geçmişin karanlık mirasını yüceltmekte ve nefretin bugünkü biçimlenmesine alan açmaktadır.

Bu durum sadece geçmişin travmasını hatırlatmakla kalmıyor; bugünün toplumsal barışını da ağır bir şekilde zedeliyor. Spor alanı, halkların bir arada yaşama iradesini öğrenmesi gereken bir okul iken, Bursa tribünleri bu işlevin tam tersini yerine getiriyor. Bu, sadece bir tribün sorunu değil; toplumsal hafızaya ve demokrasiye yapılan bir saldırıdır.

Hakemin Sessizliği: Suça Ortaklık

Karşılaşmanın hakemi Doğan Yılmaz, yaşanan çirkeflik karşısında sessiz kaldı. Hakemlerin görevi sadece oyunu yönetmek değildir. Açık nefret, hakaret ve ayrımcılık karşısında oyunu durdurmak, raporlamak ve disiplin süreçlerini işletmek zorundadır. Sessizlik, suça ortaklık anlamına gelir. Bu maçta yaşananlar, hakemin fiilen suça ortak olduğunu ve sporun adalet mekanizmasının işlemediğini ortaya koymaktadır.

Adaletin ve disiplinin olmadığı bir saha, nefretin ve şiddetin cirit attığı bir arena haline gelir. Soma’da yaşananlar, bu gerçeği bütün çıplaklığıyla gösterdi.

Özür Beklenirken Tehdit: Kulüp Yönetiminde Skandal

Tribünlerden yükselen nefret sloganlarının ardından kamuoyunun beklentisi açıktı: açık ve samimi bir özür. Ancak Bursaspor Kulüp Başkanı Enes Çelik, sosyal medya üzerinden yaptığı açıklamada özür dilemek bir yana, tehditkar bir dil kullanarak durumu daha da vahim hale getirdi. “Hukuki işlem başlatacağız” tehdidi, eleştiriye tahammülsüzlüğün ve sorumluluktan kaçışın en net göstergesidir.

Açık nefret ve hakaretin üzerini örtmeye çalışan bu açıklama, kulüp yönetiminin ahlaki ve toplumsal sorumluluktan ne kadar uzak olduğunu bir kez daha gözler önüne sermektedir. Spor kulüpleri, sadece taraftarlarını değil, toplumu da temsil eder. Bu temsil, eşitlik, adalet ve toplumsal sorumluluk temelinde olmalıdır; aksi halde suç ortağı haline gelirler.

Madalya: Ahlaksızlıkta Zirve

Bu durumu özetleyen tek madalya vardır: Ahlaksızlıkta dibe vurma madalyası.

Özür yerine tehdit tercih edildi.

Açık nefret ve hakaretler görmezden gelindi.

Toplumsal barış ve eşitlik yerine kutuplaşma körüklendi.

Bu tutum, yalnızca kulüp yönetimini değil, tribünleri ve sporun kendisini de sorumluluktan uzaklaştırıyor. Spor kulüpleri ve federasyonlar, halkların bir arada yaşama iradesine saygı duymak zorundadır; aksi halde suç ortağıdırlar.

Kurumlara Açık Çağrı

Türkiye Futbol Federasyonu, tribünlerdeki nefret ve hakaret eylemlerine karşı derhal ve caydırıcı yaptırımlar uygulamalıdır.

Savcılıklar, açık nefret söylemi ve tehdit içeren eylemler hakkında derhal soruşturma başlatmalıdır.

Hakem kurulları, benzer durumlarda oyunu durdurma ve disiplin süreçlerini işletme konusunda net ve bağlayıcı talimatlar yayımlamalıdır.

Son Söz: Sessizlik ve Tehdit Suçtur

Sporun ruhu, halkları bir araya getirmek, eşitlik içinde yan yana yaşama iradesini öğretmek ve ortak değerlerde buluşturmak üzerine kuruludur. Soma’da yaşananlar, bu ilkenin bilinçli biçimde çiğnendiğini gösteriyor. Nefret dili, sessizlik ve tehdit kabul edilemez.

Kulüp yönetimleri ve yetkililer, toplumsal sorumluluklarını yerine getirene kadar bu utanç tarih sayfalarına kazınacaktır. Tarih, sessiz kalanları, tehdit edenleri ve sorumluluktan kaçanları affetmeyecek; bu utanç, gelecek kuşaklara ders olacak bir miras olarak kalacaktır.

Spor, halkların düşmanlaştırıldığı bir arena değil; eşitlik, özgürlük ve demokrasi alanı olmalıdır. Bu değerler korunmadığı sürece, sahalar sadece nefretin, kin ve öfkenin cirit attığı bir cehennem haline gelir. Buda bursaspor’un tam kendisidir..

Diyarbakır’a Hasret

Sitemizde yayınlanan haberlerin telif hakları gazete ve haber kaynaklarına aittir, haberleri kopyalamayınız.