Ajans News Haber

CHP’nin Sınavı: Değişim Söylemi ile Devlet Refleksi Arasında Sıkışan Siyaset
64 Okundu
10 Aralık 2025 - 22:40

CHP’nin “Hayır” Oyu ve Siyasal Tutarlılık Sınavı: Temsil ve Hakikat Arasındaki MesafeTürkiye siyaseti, zaman zaman gerçekleşen kritik oylamalarla partilerin demokratikleşme konusundaki samimiyetini test eder.

Meclis’teki “İmralı’ya komisyon gitsin mi?” oylaması da bu testlerden biriydi. Bu oylama, sadece teknik bir komisyon kurulması meselesi değil, aynı zamanda Türkiye’nin yüz yıllık sorunlarıyla yüzleşme kapasitesini gösteren bir turnusol kağıdı işlevi gördü.

CHP’nin bu oylamada verdiği RET oyu, partinin değişim iddiası ile geleneksel devletçi refleksleri arasındaki çelişkiyi bir kez daha gözler önüne serdi. Bu durum, “Değişim” söylemleriyle yola çıkan bir ana muhalefet partisinin, konu kritik eşiklere geldiğinde statükoyu koruma eğilimine girdiğini düşündürmektedir.

Siyasetin Konfor Alanı ve Gerçekler

CHP’nin sergilediği tutum, basit bir taktik hatadan ziyade köklü bir zihniyet meselesi olarak okunabilir. İmralı konusu gündeme geldiğinde ortaya çıkan tereddüt, sadece güncel siyasi kaygılarla açıklanamaz.

Bu, toplumsal barışın inşasında cesur adımlar atmak yerine, güvenli limanlarda kalmayı tercih eden bir siyaset tarzının yansımasıdır.Seçim dönemlerinde Kürt seçmeni stratejik bir müttefik olarak gören anlayışın, meclis zemininde Kürt meselesinin çözümüne dair somut adımlarda geri durması, siyasi etikte ciddi bir tutarsızlık yaratmaktadır.

Demokratik siyaset, sadece sandıkta oy istemeyi değil, o oyların arkasındaki talepleri ve hakikati masada savunmayı da gerektirir.Yüzleşme ve Demokratikleşme İhtiyacıİmralı meselesi, Türkiye’de güvenlikçi politikalar ile demokratik çözüm arayışları arasındaki ince çizgidir.

Bu konuya dair bir komisyon önerisine “Hayır” demek, sorunun çözümünü siyasetin değil, güvenlik bürokrasisinin alanına terk etmek anlamına gelir.

CHP’nin bu tavrı, Kürt seçmene şu mesajı vermektedir: “Seçimlerde desteğinizi önemseriz ancak talepleriniz devletin kırmızı çizgilerine takıldığında sessiz kalmayı tercih ederiz.”Bu yaklaşım, Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu kapsayıcı demokrasi anlayışıyla bağdaşmamaktadır. Tarihsel hafızada yer eden acı olaylara ve şahsiyetlere (örneğin Şeyh Said tartışmaları) yönelik, parti içinden veya bürokrasiden gelen özensiz dillerin mahkum edilmemesi de bu kopukluğu derinleştirmektedir.

Bir toplumun hafızasına saygı duymak, demokratik siyasetin ön koşuludur.Sezgin Tanrıkulu ve Temsil SorumluluğuBu tablonun en dikkat çekici unsurlarından biri de Diyarbakır Milletvekili Sezgin Tanrıkulu’nun pozisyonudur.

Diyarbakır halkı, Tanrıkulu’nu meclise gönderirken ona sadece bir vekillik değil, aynı zamanda zorlu bir temsil misyonu yüklemiştir. Bu misyon; hak ihlallerine karşı durmayı, barışı savunmayı ve gerektiğinde kendi partisinin yanlışlarına karşı halkın sesi olabilmeyi içerir.Ancak son oylamadaki sessizlik ve partinin genel tavrına karşı belirgin bir itirazın yükselmemesi, Diyarbakır seçmeninde haklı bir hayal kırıklığı yaratmıştır.

Seçmenin bir vekile verdiği destek, “her koşulda onay” değil, “ilkeli temsil” beklentisidir.

Siyasi Etik ve Bir Çağrı

Eğer bir siyasetçi, temsil ettiği şehrin hassasiyetleri ile mensubu olduğu partinin kararları arasında sıkışıp kalıyor ve sessizliği tercih ediyorsa, burada bir temsil sorunu var demektir. Temsil makamı, suskunlukla geçiştirilecek bir alan değildir.

Diyarbakır halkının beklentisi, Ankara’nın bürokratik dengelerine uyum sağlayan değil, halkın taleplerini gür bir sesle dile getiren bir iradedir.Bu bağlamda yapılması gereken değerlendirme, kişisel bir eleştiriden öte, ilkesel bir duruş çağrısıdır:Sezgin Tanrıkulu, Diyarbakır halkının kendisine verdiği bu onur madalyasını ve yüklediği ağır sorumluluğu taşıyamıyorsa, siyasi etik gereği istifa etmesi gerektiğini düşünüyorum. Çünkü bu iradeyi gösterememek, siyaseten bir yol ayrımını işaret eder ve o koltuğun hakkını vermek, bazen vazgeçebilmeyi de gerektirir.

Tarihe Not Düşmek

CHP’nin ret oyu ve bu süreçteki tutumu, tarihe düşülen bir nottur. Kürt halkı ve Türkiye’nin demokratikleşmesini talep eden geniş kitleler, “mış gibi yapan” bir siyaseti değil, risk alabilen ve tutarlı bir duruş sergileyen siyaseti arzu etmektedir.Gerçek değişim, konforlu alanlardan çıkıp hakikatle yüzleşmekle başlar. Bu yüzleşmeden kaçınanlar, günü kurtarabilir ancak geleceği inşa edemezler. Siyasetçilerin görevi, koltuklarını değil, temsil ettikleri değerleri korumaktır.

Diyarbakır’a Hasret

Sitemizde yayınlanan haberlerin telif hakları gazete ve haber kaynaklarına aittir, haberleri kopyalamayınız.