Son yıllarda gerçekten de ülkemizin başına gelmeyen kalmadı.
Hain darbeler, terör eylemleri, pandemi süreci, ekonomik krizler, depremler, sel felaketleri…
Zor zamanlar geçiriyoruz.
Tabi ki bir imtihandan geçiyoruz, bu dünyanın fani olduğunu en iyi bilenlerdeniz.
Her olumsuzluklarda evlerimize ve iç alemlerimize kapanıyoruz.
Ülkemiz ile ilgili olan en güzel haberlerimize sevinemiyoruz.
Yapılan büyük yatırımlarda bile sanki bir art niyet arıyoruz.
O zaman mutsuzluğumuzun sebeplerini araştırmalıyız ve mutlu olmak için adımlar atmalıyız.
Siyaset arenasına da kendimizi çok kaptırmadan kendimizi, ailemizi ve çevremizi geliştirme
gayretleri içinde olmalıyız.
Polyannacılık değil tabi ki düşüncelerimiz. Biliyorsunuz ki en kötü zamanlarında bile
babasının kendisine öğrettiği mutluluk oyununu oynayan küçük bir kızın hikâyesidir
Polyannacılık.
Biz mutluluk oyununu oynamayalım.
Mutluluğu yaşayalım.
Mutluluğu öğrenelim.
Yarın ilk kendimiz için yapacağımız şey doğa ile baş başa olmak olsun.
Bol ağaçlıklı olan yer bol oksijenli yer demektir. Bolca yürüyüşlerimizi yapalım. Evimize
kendimizi hapsetmeyelim. Sporumuzu da yapmış oluruz böylece.
Sonra en sevdiğimiz arkadaşlarımızı ya da akrabalarımızı arayalım.
Çaya davet edelim ya da çayını içmeye geliyorum diyelim.
Alkol ve sigara bizi mutlu ediyor gibi görünse de dinimiz boşuna yasaklamamış, sonrasında
bizleri mutsuz eden bir meret. Bunlardan uzak durmayı öğrenelim.
Uykumuzu düzene girdirelim. Erken yatmak zinde kalkmak demektir bunu unutmayalım. Geç
saatlere kadar bilgisayar başında ya da TV başında geçirmeyelim.
Yeme ve içmemize dikkat edelim yani doğal beslenelim.
Çünkü her şeyin başı sağlık.
Aslında çok da zor değil değil mi mutluluğu yakalamak?
Hayatın fani olduğunu bilmemize rağmen, paranın, şanın, şöhretin, makamların peşinde
koşarak ömürlerimizi tüketiyoruz.
Bence dışarıdaki yaşam çok daha güzel ve eğlenceli.
Hadi pencereni aç, hayata gülümse.
Artık mutsuzluğumuzu mutluluğa çevirelim?


Cihat TOPRAK: Diyarbakır’ın Kalbi: Tarihi İçkale ve Akropolis’i
Cihat TOPRAK: Evliya Çelebi’nin Gözünden “Kara Amid”
Cihat Toprak: Diyarbakır Surlarının Dramı ve Albert Gabriel’in Tarihi Müdahalesi
Cihat TOPRAK: Kırklar Dağı’ndan Dicle’ye; Suzi ve Adil’in Yasak Aşkı
Cihat TOPRAK: Diyarbakır’da gerçekten Deniz var mıydı?
Cihat TOPRAK: Padişah Kapısı,Taşlarda Saklı Fermanlar