Ajans News Haber

Diyarbakır’ı Tehdit Eden Çürümeye Karşı Toplumsal Uyanış
55 Okundu
05 Aralık 2025 - 17:19

Diyarbakır’ın o tarih kokan sokaklarında, son zamanlarda herkesi derinden endişelendiren yabancı bir hava dolaşıyor. Bu, yoksulluğun ötesinde; bir kentin manevi dokusunu zedeleyen, toplumsal bağları koparan tehlikeli bir sürecin habercisidir. Uyuşturucu illeti, yozlaşma ve karanlık ilişkiler ağının, Diyarbakır’ın gençliğini hedef alması, halkın moral direncini kırmaya ve hafızasını zayıflatmaya yönelik büyük bir tehdittir.

Bu kentin mayasında olmayan bu çürüme, toplumun temeline sızmaya çalışıyor.

Bilinmelidir ki:

Değerler çökerse kent kimliğini kaybeder.

Kent kimliğini kaybederse, nesiller kaybolur.

Diyarbakır halkının karşı karşıya olduğu durum tam olarak budur:

Kendi öz değerlerinden ve kültüründen koparılma tehlikesi.

Uyuşturucu: Geleceğimizi Karartan Tehlike

Son yıllarda Diyarbakır’da uyuşturucu kullanımının yaygınlaşması, sadece basit bir asayiş sorunu olarak görülemez. Bu durum, toplumsal boşluklardan faydalanan zehir tacirlerinin, gençlerimizi hayattan koparma girişimidir.

Gençler uyuşturuldukça, toplum düşünmekten, üretmekten ve geleceği inşa etmekten uzaklaşıyor. Aileler, evlatlarının derdine düşmekten, toplumsal meselelere duyarlılık gösteremez hale geliyor. Mahallelerimizde, komşuluk hukukunun yerini tedirginlik ve sessizlik alıyor.

Uyuşturucu sadece bir madde değil;

bir toplumu geleceksiz bırakma yöntemidir.

Ahlaki Yozlaşma: Toplumsal Dokuyu Hedef Alan Tahribat

Diyarbakır’da manevi değerlerimize aykırı, ahlaki yozlaşmayı tetikleyen durumların artışı, sadece bireysel tercihlerle açıklanamaz. Bu, toplumun ahlaki zeminini kaydırma ve aile yapısını sarsma tehlikesidir.

Kadınların ve gençlerin bu bataklığa sürüklenmesi, güven duygusunu zedelerken, şiddetin dilini normalleştiriyor. Bu durum, Diyarbakır’ın o güçlü aile bağlarını ve toplumsal dayanışma ruhunu zayıflatıyor. Bu bir ahlak dersi değil; toplumun kendi özüne sahip çıkma refleksidir.

Karanlık Yapılar: Huzuru Bozan Oluşumlar

Kentin bazı bölgelerinde türeyen çıkar odaklı gruplar ve çeteleşme eğilimleri, halkın huzurunu kaçırmaktadır. Toplumsal otoritenin boşluk kabul etmeyeceği gerçeğinden hareketle, bu yapıların mahallelerdeki etkisi, gençlerimizi yanlış yollara sevk etmektedir. Bu gruplar, sadece suç işlemiyor; aynı zamanda halkın bir arada yaşama iradesini de zedeliyor.

Diyarbakır Bu Karanlığı Nasıl Aşar?

Cevap: Toplumsal Farkındalık, Sivil İtiraz ve Kültürel Dayanışma

Bugün Diyarbakır’ın kaderini değiştirecek adım, her şeyden önce vicdanlarda atılmalıdır. Bu çürümeyi besleyen damarların, toplumsal bir duruşla kesilmesi gerekiyor.

Bu noktada en büyük sorumluluk kanaat önderlerine, sivil toplum kuruluşlarına ve özellikle hukuk camiasına düşmektedir.

HUKUKÇULARA VE DİYARBAKIR BAROSU’NA TARİHİ ÇAĞRI:

Suçun Normalleşmesine Karşı Etik Duruş

Diyarbakır’da uyuşturucu ve çeteleşme gibi toplumu zehirleyen suçların, sıradan birer adli vaka gibi kanıksanması toplumun vicdanını yaralıyor. Hukuk, suçlunun savunulma hakkını kutsal sayar; ancak suç ekonomisinin kurumsallaşmasına karşı durmak da bir o kadar önemlidir.

Bu nedenle:

Diyarbakır Barosu ve hukuk çevreleri, kenti esir almaya çalışan bu karanlık düzene karşı, hukukun üstünlüğünü ve toplumsal faydayı gözeten çok daha net bir tavır geliştirmelidir. Bu suçların toplumsal bir yara olduğu gerçeği, her platformda en yüksek sesle dile getirilmelidir.

Bu, savunma hakkına karşı olmak değil;

hukukun, toplumun vicdanı olduğunu hatırlatmaktır.

Adalet mekanizması, toplumsal çürümeye karşı bir kalkan olmalıdır.

Bu Tutum Ne Sağlar?

  1. Suç örgütlerinin ve zehir tacirlerinin toplumsal meşruiyet kazanmasını engeller.
  2. Halkın moral gücünü artırır; toplum kendini yalnız hissetmez.
  3. Diyarbakır’da hukuka ve adalete olan inanç tazelenir.

Toplum Ne Yapmalı?

Mahalle kültürü yeniden canlandırılmalı, komşuluk hukuku işletilmelidir.

Her anne-baba, her genç, her esnaf bu yozlaşmaya karşı birbirine kenetlenmelidir. “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” anlayışı, bu kadim kente yakışmaz.

Diyarbakır’ın gençliği, bu kentin surları kadar değerlidir. Bir gencin bile zehir tacirlerine kaptırılması, tarihimizden bir taşın düşmesi gibidir.

Son Söz:

Diyarbakır’ın Geleceği, Halkının Ferasetindedir.

Bu kenti karanlığa ve yozlaşmaya sürüklemek isteyen sebepler ne olursa olsun, Diyarbakır halkının irfanı ve direnci hepsinden büyüktür.

Uyuşturucu, yozlaşma, çeteleşme…

Bunların hiçbiri Diyarbakır’ın kaderi olamaz.

Diyarbakır’ın kaderi, tarihine ve değerlerine sahip çıkan halkının asil duruşudur.

Ve bugün, o asil duruşu gösterme günüdür.

Diyarbakır’a Hasret

Sitemizde yayınlanan haberlerin telif hakları gazete ve haber kaynaklarına aittir, haberleri kopyalamayınız.