Ajans News Haber

“ANA, BABADAN DA AZİZDİR DİYARBEKİR”
216 Okundu
11 Ağustos 2022 - 0:56

ANA, BABADAN DA AZİZDİR DİYARBEKİR

Şafakla birlikte Dicle’nin kuzeyinden Diyarbekir’e doğru yürüyerek gelirseniz, ufuk çizgisinde kent görülmeden önce kokusunu duyarsınız şehrin. Serin bir meltem sizi selamlar gibi Amed’in kokusunu çarpar yüzünüze. Biraz yaklaşınca da artık sesini duyarsınız Diyarbekir’in. İnsanlar henüz uyumalarına rağmen şehir uyanmıştır. Derin ve esrarengiz bir uğultu hissedersiniz. Anlamaya çalışırsanız bu uğultunun, ‘tarihin sesi’ olduğunu farkedersiniz.

Hele kentin öyküsünü, karşınızdaki Kralkızı Burcu’nu, onun doğusunda, birazdan sizin de gireceğiniz Mardin Kapısı’nın önünde tutuşulan muharebeleri biliyorsanız, Diyarbekir bilinçaltınızdan sohbet ettiğiniz bir dost olur size. Göklerde sadece birkaç parça beyaz bulut vardır ve ötesinde gezegenimizin en görkemli kesitinden engin bir mavi atlas.

Çıplak baldırlarınız Dicle’nin tatlı sularına gömülünce ürperirsiniz ve duyumsamak isterseniz; Benusen korularının rengarenk ağaçları ve kuşlarının ötüşlerini, Hewsel karpuzcusunun sigarasından yayılan tütün kokusunu, size o an orada bulunmanın bir ayrıcalık, bir şans olduğunu düşündürecek kadar güzel olduğunu da hissedersiniz.

Ancak bir şeyin yokluğu her zaman içinizi yakar inceden inceye, Diyarbekir’i, düşünürken.

Dicle’nin, yönü kutsal kitapların cennetine yönelik yüzlerce kilometrelik serüveni boyunca selamlaştığı en namlı bu kentin bir yanı eksik olmuştur her zaman. Dostuna post, düşmanına mert bu kabadayı şehrin, isyanların, başkaldırıların diyarı, işgal olunsa da teslim alınamayan, esir olmaktansa sığındıkları burcu kendileri ile birlikte havaya savuran 7 kardeşin kentinin, her sokağı bir mevzi, Şeyhi, Dr. Fuad’ı, Mazlum’u ile başeğmez bilinen bu mekanın hep zayidir bir yanı…

Şimdi ruhumuzun şekillendiği o yakılıp yıkılan sokakların taş zeminlerine düşen ölü çocukların bedenlerinin silüetlerini yayıyor ajanslar.

Tam da o sokaklarda; hendeklerle, barikatlarla, tanklarla, zırhlılarla kırbaçlanan o sokaklarda şekillendik diğerleri gibi. Kurşunlu Cami’nin sütunlarından çekiç ve levye ile kurşun söken, elektrik direklerine tırmanan, Hasan Paşa esnafını delirten, Ulu Cami’nin sofilerini kızdıran, o taş zeminler üzerinde oyuncak silahlarla koşturan, sokaklarda dolaşan paytoncuların korkulu rüyası olan, minik çeteler kurup ”apartman çocuklarını” haraca bağlayan, Paşa Hamamı’nın damına tırmanıp buzlu camlarının ardını izlemeye çalışan, hergün Dört Ayaklı minarenin ayakları altında dört kez geçen, Süleyman Nazif’in avlusunda zorla okutulan ant ‘Türk’em, doğriyem’i sabote eden, önünde hizaya geçirildiğimiz büste anlamsız bakan, Fatih Paşa Karakolu’nun kapısına, penceresine sapanla minik öfkeler savuran, Hewsel’de meyva ağaçlarına tırmanıp bahçecilerle köşe kapmaca oynayan, surun üstünde uyuyan, dehlizlerinde hazine arayan, hasılı kelam şimdi namuların gezinde dolaşan ”o çocuklar” bizdik. Objektiflere iki parmağını sallayarak zafer sunan, minik ellerindeki taşları işgale savuran o çocuklardık…

Sur’un sokaklarında ışıldayan bakışları ile koşturan herbir çocuğun, gözleri düzen dışına fışkıran, zekası aykırı parıldayan, kuşak ve beden değiştirerek diğerlerine geçen ruh hala yaşıyor Diyarbakır’da. Amed, başına ne gelirse gelsin ayakta kalacak, her felaket bu kentin çocuklarını yaralayarak bileyecek, ama granitten gölgesinde koruyarak büyütecektir.

Zayi yanımıza, yokluğumuza…
Bu insanlarda biz gibi büyüdü,
Bizde mi öyle öleceğiz !

PİYASALARDA SON DURUM
  • DOLAR
    -
    -
    -
  • EURO
    -
    -
    -
  • ALTIN
    -
    -
    -
  • BIST 100
    -
    -
    -

Sitemizde yayınlanan haberlerin telif hakları gazete ve haber kaynaklarına aittir, haberleri kopyalamayınız.