Türkiye’de asgari ücretin belirlenmesi, milyonlarca vatandaşın geçim mücadelesini doğrudan etkileyen ve toplumun büyük kısmını ilgilendiren bir meseledir. 2024-2025 döneminde ağırlaşan ekonomik koşullar; kira, elektrik, su, ulaşım, gıda ve giysi gibi temel ihtiyaçlara gelen zamlarla birlikte, asgari ücretin giderek bir hayatta kalma ücreti haline geldiğini gösteriyor. Ancak asgari ücret, yaşamı idame ettirme noktasında bile yetersiz kalmaktadır.
Artan Yaşam Maliyetleri ve Asgari Ücretin Yetersizliği
Günümüz koşullarında asgari ücret, geçim sıkıntısının başlıca nedenlerinden biri olarak öne çıkıyor. Türkiye İstatistik Kurumu’nun ve diğer bağımsız kurumların yaşam maliyeti raporları incelendiğinde, bir ailenin temel gıda, barınma, ulaşım, giyim ve sağlık gibi zorunlu harcamaları karşılamak için ihtiyaç duyduğu gelirin, mevcut asgari ücretin çok üzerinde olduğu görülmektedir.
Özellikle kiralarda yaşanan artışlar, büyükşehirlerde yaşayan asgari ücretli çalışanların bütçelerinin neredeyse tamamını barınmaya ayırmalarına neden olmaktadır. Barınmanın yanı sıra, elektrik ve doğalgaz fiyatlarındaki artış, evde temel ihtiyaçları bile karşılamayı güç hale getiriyor. Aynı zamanda gıda fiyatlarının sürekli yükselmesi, dengeli ve sağlıklı beslenmeyi birçok asgari ücretlinin hayal haline getirmiş durumda. Ulaşım giderlerindeki yükseliş ise, işe gitmenin dahi ayrı bir masraf kapısı haline geldiğini gösteriyor.
Asgari Ücreti Belirleyenlerin Sosyoekonomik Ayrıcalığı ve Empati Sorunu
Asgari ücreti belirleyen kurullar genellikle yüksek maaşlara sahip kişilerden oluşur. Bu kişilerin birden fazla gelir kaynağı ve mali güvenceleri bulunmaktadır. Dolayısıyla, asgari ücret düzeyinde yaşam sürmek zorunda kalan bireylerin yaşadığı zorluklara ve karşılaştığı ekonomik sıkıntılara dair sınırlı bir empati kapasitesine sahip oldukları gözlemlenmektedir. Ayrıca, ekonomik koşulların kötüleşmesinin toplumun büyük bir kesimini nasıl etkilediğine dair yeterli bir farkındalık taşımayan kişilerin, toplumun büyük kısmını ilgilendiren asgari ücret hakkında gerçekçi kararlar alması oldukça zordur.
Asgari ücret ile hayatlarını idame ettirmeye çalışan insanların yaşadığı zorluklar, bu kurullarda görev alan kişilerin gündeminde genellikle yer almamaktadır. Bu durum, karar alma sürecinde empati eksikliğine ve dolayısıyla adil olmayan sonuçlara yol açar. Burada adalet duygusu zedelenirken, toplumda ekonomik ayrışma daha da derinleşmektedir. Asgari ücretin belirlenmesinde adil bir mekanizmanın olmaması, gelir dağılımında uçurumların artmasına neden olmakta ve toplumdaki sınıfsal ayrışmayı körüklemektedir.
Yozlaşma, Adalet ve Gelecek Kaygısı
Asgari ücretin yetersiz olması, toplumda umutsuzluğa ve yozlaşmaya zemin hazırlamaktadır. Geçim sıkıntısı, bireylerde sürekli bir stres kaynağı olmakla kalmayıp, aile içi ve sosyal ilişkilerde de olumsuz etkilere neden olmaktadır. Gelecek kaygısı ise, özellikle genç nesillerde kendini göstermektedir. Eğitimini tamamlamış bireylerin dahi asgari ücret düzeyinde iş bulması veya işsiz kalması, onların kariyer ve yaşam beklentilerini sekteye uğratmaktadır. Bu da toplumda sosyal adaletin zedelenmesine, bireylerin geleceğe dair umutlarının tükenmesine ve şiddet içeren ya da radikal davranışların artmasına yol açabilir.
Gerçekçi Bir Asgari Ücret Politikası Mümkün mü?
Asgari ücretin, toplumun tüm kesimlerini kapsayacak şekilde ve adil bir geçim seviyesi sağlayacak düzeyde belirlenmesi gerekmektedir. Bu da ancak asgari ücretin belirlenme süreçlerine, gerçekten bu ücretle geçinmeye çalışan insanların taleplerinin yansımasıyla mümkün olabilir. Karar verici mercilerin, toplumun gerçekleriyle yüzleşmesi ve geçim standardını asgari ücretli bir çalışan gibi yaşayarak deneyimlemesi, empatiyi güçlendirecek ve gerçekçi politikaların geliştirilmesine katkı sağlayacaktır.
Türkiye’de asgari ücretin yetersizliği ve artan yaşam maliyetleri, milyonlarca insanın sosyal ve ekonomik refahını olumsuz etkilemektedir. Toplumun her kesimi için daha adil bir geçim standardının sağlanması ve karar alıcıların toplumun gerçekleriyle empati kurması, sağlıklı bir toplumsal yapının devamı açısından elzemdir.
Serdar ÖZDEMİR